30 Aralık 2010 Perşembe

Bir Kar Masalı

 

     Bayıldım.Öldüm, bittim vs...... Çok güzel, çok çok güzel hatta.Yahu millette (öhöööm bu millet benim arkadaşlarım olur:))) ne cevherler varmış böyle. Kıskanmadım desem yalan olur . Ama tatlı kıskançlık canım bu...Ne iyi etmişte yazıp çizmişler. Belki bu başlangıç olurda devamı gelir. He bide belki benim gibi kıskanıpta içinde var olan cevheri çıkaranlarda olur ( o cevher bende yok, bende sadece kıskanmak var).
   Elinize sağlık arkadaşlar ve devamını bekleriz:)
   Okumak isteyenler buyrunuz ve zevkle okuyunuz bebelerinize:
http://www.axmag.com/data/201012/U9402_F14549/index.html

16 Aralık 2010 Perşembe

En fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölümün acısı..... yalan....

......en fazla bir yıl sürer

                  yirminci asırlarda 
                                      ölüm acısı.

Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
                     razı olmuyor gönlüm.

     Gönlüm razı olmuyor bir genç kızı toprağa vermeye.Daha 27sinde, ömrünün baharında tazecik , gelecek için hayalleri olan,hedefleri olan dünya güzeli bir genç kız....
    Azra'nın Tülay teyzesi ölüm hiç yakışmadı sana. Zamansız gitmek derler ya sende öyle yaptın, zamanın ayrıldın aramızdan.
    Çocuklara bayılan , temiz kalpli, güzel insan.Uykunda bizlerden ayrıldın ve giderken hala yüzünde tebessüm vardı.Gerçek tebessüm.
    O kadar şey var ki aklımda sana dair..Seni unutmak çok zor , unutmakta istemiyorum zaten.Seni tanıyan şanlı insanlardan olmak ne mutlu.
    Bu sefer senin de çok sevdiğin Nazım Hikmet yanlış yazmış şiirini. Bir yıl falan sürmez ölümünün acısı, senin acın....Sen her zaman kalbimizdesin.
  Annesinin güzel kızı,, babasının nazlısı, güzel kardeş, abla, teyze...... Herşeyimiz nur içinde yat......

12 Aralık 2010 Pazar

2 Yaşa Doğru Yol Alırken Tın Tın Tın Tın

    2 yaşına giriyoruz şükür...Aman ne girme. Genelde mutlu huzurlu bir bebe olan bu kız şimdilerde bana tazmanya canavarını hatırlatıyor. Kıyaslamayı ve kıyaslanmayı hiç ama hiç sevmem ama Azra'nın yaşıtlarına baktığımda gene bizinki iyi başediyor bu 2 yaş kriziyle diye düşünüyorum. Gelgelelim bu aralar
sıkıntılarımıza.
   Bu benim: Zaten uzun süredir varolan bu benim krizlerimiz tavan yapmış durumda. Tamam diyorum bu senin ama bi kızdımı amanın Allah kolaylık vere susturana kadar.
  Kafa tutma: Evet ya ciddi ciddi bana kafa tutuyor bu kerata. Yaşına başına bakmadan bana dikleniyor birde.Kızım ben senin annenim anneeeen:))
   İnat: Kafa tutmanın bir diğer versiyonu bu , cidden ikisi farklı yaşanıyor bizim evde. Hadi Azra yemek yiyelim diyorum cevap: ben yedim.Hadi ya ne zaman yedinde ben görmedim...Hadi şunu giyelim: giymeeeem. Gİy,giymeeeem. Üçüncüde bir ağlama krizi geliyor haydaaaaa....
    Bu ne? : Kendi başına bi konu zaten bu , daha öncede yazmıştım. Durdurak demeden devam ediyoruz bu ne sorularına ve cevaplarına.
  Bu aralar kendisinin abla olduğunu iddia ediyor birde:) Evdeki küçük bebeklerini peçeteye sarıyor sarmalıyor, uyutuyor , yediriyor ciddi anlamda annelik ediyor bebeklerine ama gelip bu bebek, bu abla( kendisini gösteriyor) diyor.
  Şimdilik bu kadar. Aslında yazınca farkettimdeçokta sorunumuz yokmuş bizim yaa. Haksızlık mı ediyorum ne kızıma:?
   Not: yılbaşı çekilişi için hala hediye almadım , alamadım.Bulamıyorum bi türlü içime sinen.
   Not2: En güzel blog yazısı arka fonda Teoman şarkıları çalarken yazılırmış.....

9 Aralık 2010 Perşembe

Bu Ne?

     Deyya bu ne? Sorunun cevabı bazen masa, bazen tabak bazende telefonun şarj aleti olabiliyor. Azra abarttı bu durumu diyordum kendi kendime. Bildiği bilmediği herşeyi sorup duruyor. Tamam bilmediklerine anlayabileceği şekilde cevap veriyorum da tutup bana soruların arasında ( ki bir bu ne? sorusu başladıysa arkasından hiç durmadan en az 15 soru daha gelecek demektir dikkat!!!) tabağı gösterip bu ne? diye sorunca 'sence ne Azra?' diyorum bende.( tabi içimden eh be çocuk biliyorsunya diyorum:))
    İtiraf etmeliyim bunalttığıda oluyordu bu soruların. Farkındayım herşeyi sorarak öğrenecek. E kime soracak sokakta ki kadına değil ya. Ama işe gidip bilmem kaç saat çalışıp bi dünya kafayla eve gelince bu soralarla gelde daralma. Yapacak birşey yok sonsuz sorulara sonsuz cevaplarla yola devam.
    Malum ocakta 2 yaşına giriyor Azra aklıma geldi şu 2 yaş denieln sendorumu yaşıyoruz yoksa. Haksızda değilmişim. Bulduğum bir yazı:
     '2 yaşındaki çocuğunuz dünyayı, çevresindeki nesneleri , kişileri tanımaya ve keşfetmeye yarayacak tüm yetilere sahip ( yürüyebiliyor, kavrayabiliyor,basit olaylar arasında bağlantı kurabiliyor, koşabiliyor,yemek yiyebiliyor, hatta sorular sorabiliyor) olan çocuğunuz bu enerjiye sahip. Ne kadar çok nesneye dokunursa, ne kadar çok soru sorarsa , kendisini ne kadar çok ortaya koymaya çalışırsa gelişimi o kadar sağlıklı olacaktır. Soru sorması engellenen bir çocuğun ileride kendine güvensiz , içe dönük kişilik özelliklerini göstermesi beklenebilir.' diyor.
    Demekki neymiş, Azra soracak Deyya durmadan cevaplayacak...