30 Aralık 2010 Perşembe

Bir Kar Masalı

 

     Bayıldım.Öldüm, bittim vs...... Çok güzel, çok çok güzel hatta.Yahu millette (öhöööm bu millet benim arkadaşlarım olur:))) ne cevherler varmış böyle. Kıskanmadım desem yalan olur . Ama tatlı kıskançlık canım bu...Ne iyi etmişte yazıp çizmişler. Belki bu başlangıç olurda devamı gelir. He bide belki benim gibi kıskanıpta içinde var olan cevheri çıkaranlarda olur ( o cevher bende yok, bende sadece kıskanmak var).
   Elinize sağlık arkadaşlar ve devamını bekleriz:)
   Okumak isteyenler buyrunuz ve zevkle okuyunuz bebelerinize:
http://www.axmag.com/data/201012/U9402_F14549/index.html

16 Aralık 2010 Perşembe

En fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölümün acısı..... yalan....

......en fazla bir yıl sürer

                  yirminci asırlarda 
                                      ölüm acısı.

Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
                     razı olmuyor gönlüm.

     Gönlüm razı olmuyor bir genç kızı toprağa vermeye.Daha 27sinde, ömrünün baharında tazecik , gelecek için hayalleri olan,hedefleri olan dünya güzeli bir genç kız....
    Azra'nın Tülay teyzesi ölüm hiç yakışmadı sana. Zamansız gitmek derler ya sende öyle yaptın, zamanın ayrıldın aramızdan.
    Çocuklara bayılan , temiz kalpli, güzel insan.Uykunda bizlerden ayrıldın ve giderken hala yüzünde tebessüm vardı.Gerçek tebessüm.
    O kadar şey var ki aklımda sana dair..Seni unutmak çok zor , unutmakta istemiyorum zaten.Seni tanıyan şanlı insanlardan olmak ne mutlu.
    Bu sefer senin de çok sevdiğin Nazım Hikmet yanlış yazmış şiirini. Bir yıl falan sürmez ölümünün acısı, senin acın....Sen her zaman kalbimizdesin.
  Annesinin güzel kızı,, babasının nazlısı, güzel kardeş, abla, teyze...... Herşeyimiz nur içinde yat......

12 Aralık 2010 Pazar

2 Yaşa Doğru Yol Alırken Tın Tın Tın Tın

    2 yaşına giriyoruz şükür...Aman ne girme. Genelde mutlu huzurlu bir bebe olan bu kız şimdilerde bana tazmanya canavarını hatırlatıyor. Kıyaslamayı ve kıyaslanmayı hiç ama hiç sevmem ama Azra'nın yaşıtlarına baktığımda gene bizinki iyi başediyor bu 2 yaş kriziyle diye düşünüyorum. Gelgelelim bu aralar
sıkıntılarımıza.
   Bu benim: Zaten uzun süredir varolan bu benim krizlerimiz tavan yapmış durumda. Tamam diyorum bu senin ama bi kızdımı amanın Allah kolaylık vere susturana kadar.
  Kafa tutma: Evet ya ciddi ciddi bana kafa tutuyor bu kerata. Yaşına başına bakmadan bana dikleniyor birde.Kızım ben senin annenim anneeeen:))
   İnat: Kafa tutmanın bir diğer versiyonu bu , cidden ikisi farklı yaşanıyor bizim evde. Hadi Azra yemek yiyelim diyorum cevap: ben yedim.Hadi ya ne zaman yedinde ben görmedim...Hadi şunu giyelim: giymeeeem. Gİy,giymeeeem. Üçüncüde bir ağlama krizi geliyor haydaaaaa....
    Bu ne? : Kendi başına bi konu zaten bu , daha öncede yazmıştım. Durdurak demeden devam ediyoruz bu ne sorularına ve cevaplarına.
  Bu aralar kendisinin abla olduğunu iddia ediyor birde:) Evdeki küçük bebeklerini peçeteye sarıyor sarmalıyor, uyutuyor , yediriyor ciddi anlamda annelik ediyor bebeklerine ama gelip bu bebek, bu abla( kendisini gösteriyor) diyor.
  Şimdilik bu kadar. Aslında yazınca farkettimdeçokta sorunumuz yokmuş bizim yaa. Haksızlık mı ediyorum ne kızıma:?
   Not: yılbaşı çekilişi için hala hediye almadım , alamadım.Bulamıyorum bi türlü içime sinen.
   Not2: En güzel blog yazısı arka fonda Teoman şarkıları çalarken yazılırmış.....

9 Aralık 2010 Perşembe

Bu Ne?

     Deyya bu ne? Sorunun cevabı bazen masa, bazen tabak bazende telefonun şarj aleti olabiliyor. Azra abarttı bu durumu diyordum kendi kendime. Bildiği bilmediği herşeyi sorup duruyor. Tamam bilmediklerine anlayabileceği şekilde cevap veriyorum da tutup bana soruların arasında ( ki bir bu ne? sorusu başladıysa arkasından hiç durmadan en az 15 soru daha gelecek demektir dikkat!!!) tabağı gösterip bu ne? diye sorunca 'sence ne Azra?' diyorum bende.( tabi içimden eh be çocuk biliyorsunya diyorum:))
    İtiraf etmeliyim bunalttığıda oluyordu bu soruların. Farkındayım herşeyi sorarak öğrenecek. E kime soracak sokakta ki kadına değil ya. Ama işe gidip bilmem kaç saat çalışıp bi dünya kafayla eve gelince bu soralarla gelde daralma. Yapacak birşey yok sonsuz sorulara sonsuz cevaplarla yola devam.
    Malum ocakta 2 yaşına giriyor Azra aklıma geldi şu 2 yaş denieln sendorumu yaşıyoruz yoksa. Haksızda değilmişim. Bulduğum bir yazı:
     '2 yaşındaki çocuğunuz dünyayı, çevresindeki nesneleri , kişileri tanımaya ve keşfetmeye yarayacak tüm yetilere sahip ( yürüyebiliyor, kavrayabiliyor,basit olaylar arasında bağlantı kurabiliyor, koşabiliyor,yemek yiyebiliyor, hatta sorular sorabiliyor) olan çocuğunuz bu enerjiye sahip. Ne kadar çok nesneye dokunursa, ne kadar çok soru sorarsa , kendisini ne kadar çok ortaya koymaya çalışırsa gelişimi o kadar sağlıklı olacaktır. Soru sorması engellenen bir çocuğun ileride kendine güvensiz , içe dönük kişilik özelliklerini göstermesi beklenebilir.' diyor.
    Demekki neymiş, Azra soracak Deyya durmadan cevaplayacak...

19 Kasım 2010 Cuma

Benim annem yok. Benim babam da yok...

  Bugün bayram ve ben yine çalışıyorum... Böyle söyleyince hemen e çık diyorlar ama çıkabilsem zaten çıkardım değil mi? Mali kaygılar, ülke olarak içinde bulunduğumuz durum, çocuğumun daha iyi şartlarda yetişmesini istemem vs... artık ailede tek kişinin çalışması yetmiyor, yetemiyor.
  Azra bugün tam anlamıyla yürek sızlatmış.Caillou'yu çok seviyor Azra , bıraksam 7/24 izleyecek.bugün izlediği bölümünde Caillou parka gitmiş ve çok yüksek bir kaydırağa çıkmış tabii korkmuş , ağlamaklı olmuş.Kuzenimde yanında beraber izliyorlar.Caillou korkunca Azra hemen korktu, korktu demiş.Kuzenim duygu'da onu teselli edecek ya hemen demiş:Azra bak cailloyu'nun annesi orda, babası orda tutacak Caillou'yu.Azramın gözler hemen dolmuş bi kaç gözyaşı arasında söylenmiş : Benim annem yok, benim babam da yok....
   Hala çok üzgünüm.

4 Kasım 2010 Perşembe

Annenin Abuk Sorusuna Bebenin Subuk Cevabı

     Çocuğu konuşmaya başlayınca hemen abuk subuk sorular soran başka annelerde var mı? Lütfen bir tek ben olmayayım böyle arıza anne:)Bizimki konuşmuyor artık resmen şakıyor. Her soruya bir cevabı her duruma , olaya söyleyecek bir sözü var. Tabi hoşuma gidiyor benimde. Cevapları da çok  orijinal oluyor. Aramızda geçen bir diyalog (anneyim ya sormadan duramıyorum buna napiim):
Ben:Azra beni seviyor musun?
Azra: Hı hıı
Ben:Ne kadar ( nereden çıktıysa)?
Azra :Onki= on iki ....
E bunu ben öğretmedim ki. Buda nereden çıktı şimdi derken kendimi ' oniki değil Azra ben seni 100 (tabi yeterince uzatarak yüüüüüüüüz) kadar seviyorum derken buldum. Aradan on dakika falan geçti Azra kendi kendine mırıldanıyor bi kulak kabartayım dedim:
Azra: onki değil yüüj. hıhıı onki yook ... onki değill yüüüjj kadaa şevyom.onki değil.
Çocuğu delirttim mi ne:))                                                  

30 Ekim 2010 Cumartesi

Nurturia'mız 1 Yaşında

30 ekimde benim için önemli bir tarih çünkü benim elim kolum , akıl hocam Nurturi'anın 1.yaşgünü.Geçen sene yine bu zamanlar All For Kids dergisi almıştım sanırım onunda ilk sayısıydı.Ve bu sayıda Nurturia sitesinden bahsediliyordu.Şimdiye kadar böyle bir siteye üyeliğim yoktu ama ne olacak ki bi deneyelim dedim kendime. İyikide denemişim.
      Azra ile ilgili o kadar çok şey sordum ki, hepsinin cevapları sayısız anneden sayısız değişik tecrübeyle hemen geldi.Bu cevapları dahada önemli kılan ise tecrübe sonucu yazılmış olmalarıydı.Hiç biri kitap cümlesi değildi. Ya bu çocuk yemek yemiyor dediğimde bütün anneler oturuyor pc başına ve hemen yazıyor yemek yedirmenin pif noktalarını.Bir ikir değilse diğeri mutlaka işine yarıyoe kendi çocuğunda. Hem boşuna dememişler akıl akıldan üstündür diye:)
     Bİr süre sonra kendi dertlerimizede derman bulmaya başladık.Yeni arkadaşlar edindik,oyun grupları kurduk bebelerimizi buluştururken çok keyifli zamanlar geçirdik.Varsada ben bilmiyorum bu kadar güzel insanın birarada olduğu bir site.
    Burdan öncelikle bu siteyi kurdukları ve bize böyle bir kapı açtıkları için sevgili Damlave eşi Gökhan'a ve daha sonra sitedeki tüm arkadaşlarıma sonsuz sevgiler...

Cumhuriyetimizin 87.Yılı

   Bu yıl Cumhuriyetimizin 87.yılı.... İnsan hüzünleniyor düşününce,gururlanıyor ve daha fazla düşününce üzülüyor maalesef.Bu vatan için kanını canı vermiş,eşini çocuğunu bu vatana feda etmiş bu günlere gelmemiz için kendilerinden vazgeçmiş bize bu günleri bırakmış bu yüce insanlara acaba yeterince teşekkür edebiliyor muyuz? Yoksa hala cumhuriyet nedir demokrasi nedir bilmeden mi yaşıyoruz? Maalesef birçok insan böyle yaşıyor.E anlatalım bunlara diyoruz ama o at gözlükleini çıkarmıyorlar ki. Bugün bizim gibi insanlar hala Atatürk'ün sesini duyduğunda duygulanırken bu geri kafalı insanlar tarafından anlaşılamamaktadır. Bana düşen çocuğumu tam bir Atatürk çocuğu olarak yetiştirmek.
     Ve bu konu uzar mı uzar, benim sinirler gelir mi gelir.Yazarken bile haksızlıklara daha doğrusu olup biten saçmalıklara tahammülüm yok maalesef.
 Atamın bu sözüne kulak asar herkes umarımda doğru yolu bulur..
“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin teminatı, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır. Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister…” 


     



26 Ekim 2010 Salı

Sobe sobe sobe

Bizin Nurturia'da ( yaa bizim o işte:)) almış bir kitap sobesi furyası gidiyor. E ana kız kitap sever katılalım dedik bu kervana.

1. Boncuğunuza kitap seçerken en çok önem verdiğiniz kriterler neler?


Azra daha doğmamıştı ben kitap almaya başladığımda. İlk olarak ve hala da öyle renkli, sağlam, parlak,yani janjanlı olmalı. Mümkünse şu an için resmi yazından çok olacak. Resimler büyük ve renkli olacak.

2. Bir kitabın kapak tasarımı sizi cezbeder mi?

Nasıl etmesin ki? Azra bile içine falan bakmadan kapağına göre karar veriyor hangi kitabı istediğine.

3. Çocuk kitaplarının didaktik yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? (Kolay buluyorum felan diyen olursa-ki ben olsam derdim ya neyse- mızıkçı yazacam)

Yine benden gidiyoruz gibi ama didaktik kitapları ben sevmiyorum ki kızım sevsin.Hele Azra daha 21 aylıkken hiç ama hiç gerek yok onun için.O baksın kitabına konuşsun kendi kendine isterse okutsun(bir cümle anca okuyoruz kendisi devam ediyor resimlere bakarak) henüz daha fazlasına gerek yok.

4. Çocuk kitaplarındaki resimler nasıl olmalı sizce? Hikayesini beğendiğiniz bir kitabı ilüstrasyonlarından dolayı almamazlık ediyor musunuz veya tam tersi oluyor mu? Hikayesi uyduruk olan bir kitabı grafiklerine aşık olarak aldığınız oldu mu? Grafiklerde aradığınız temel özellikler var mı? Varsa nedir?


Bu kötü mü bilmiyorum ama şuan için pekde hikayeye bakmıyorum.Çünkü Azra okutmuyor hikayeyi, ancak başlatmam izin veriyor sonra resimlerden devaaam.Bu yüzden bizim için görsellik çok önemli.Resmi çok olsun derken bu tvde çıkan ne olduğu belli olmayan insan benzeri yada hayvan benzeri şeyler olmasın tabi.Anlasın ne olduğunu( bazen bakıyorum ben anlamıyorum bu ne ki çocuğa anlatayım).

5. Çocuğunuzun şu anda en çok sevdiği 3 kitap hangileri? Bu kitapların bir ortak yönü var mı?


Nasıl elenir bilemedim ama 3 tane seçeyim:)



Sanırım hemen hergece eline alıp maşaal maşaal dediği için ilk sırayı bu hak ediyor(Aslında bunda çokta resim yok ama olanlar gerçekten hoşuna gidiyor)







 
Kırmızı Başlıklı KızKendiside bir kırmızı başlıklı kız olduğu için bu kaitabını hala çok seviyor. Kurtun ortaya çıkması cezbediyor bizimkine , her seferinde aynı heyecanla: kuuuurt:)

.Hayvanlı kitaplara bayılıyor.Buda en sevdiklerinden.










6. Bir çocuk kitabı yazsanız hangi temayı işlemeyi düşünürdünüz, ya da temasız öylesine bir masal mı
uydururdunuz?

Konusu olmazdı herhalde.Uçan atlar, tınkerbeller, afacan bebeler olurdu. Ha belki hepsi resimle anlatılırdı.

Bu hikayede burda biteeeer.Çünkü Azra bebe daha fazla izin vermez.Aslında daha çok yazasım var ya bi dahakine kısmet.

24 Ekim 2010 Pazar

Azra-İklim-Ece-Tuna-Emir

  Sonunda kavuştuk iklim kıza.Aslında Ece'yide çok özlemişti ama pek yanaşmadı.Ece biraz halsizdi keyfi yoktu.Ama Tuna Azra ve Emir tam formundaydı:) Mümkün olsa da daha çok bir araya gelseler(bütün ağlamalara huysuzluklarına rağmen).
  Seviyor benim bebem arkadaşlarını: onlarla kavga etmeyi, oynamayı,söyledikleri şarkılara kendince eşlik etmeyi. E tabi onun sayesinde bende güzel birgün geçirdim.Sağolsun Özlem,Belkıs,Esra ve Hamide hepsi şeker tadında çok güzel insanlar.Çocuklarıda almış nasiplarini:) Bu güzel günden güzel kareler:
Bu pozlar Azra kızdan.Her ne kadar çocuklar el ele tutuşmak istese de bizimki daha içten pozlar istedi:) 
 


  























Bu seferde Ece kızımız yok fotoğraflarda:(

22 Ekim 2010 Cuma

Anne Demek

Aslında bugün çok yazasım çok anlatasım var. Ama az önce Nurturia sayesinde tanıştığım ve çok değer verdiğim karakız İklim'in annesi Özlem'in bana gönderdiği yazıyı paylaşmak istiyorum .

Anne Demek;

Yenilen her lokmadan sonra alkış kıyamet koparan,şenlik havasına bürünendir.
Çıkan her pirinç tanesi diş için hısım akrabaya telefon açandır.
Tüm hafta hayalini kurduğu pazar kahvaltısına oturup asla yiyemeden kalkandır.
Sabaha kadar kırk sefer uyanarak, sabah kalkıp zombi gibi ise gidendir.
İşten eve geç gelmenin vicdan azabıyla bebeğinin yanına kıvrılıp saatlerce koklayandır.
Tatil yapamamanın kitabını yazandır.Eskiden hergün uğradığı kuaförün yolunu unutandır.
Çaydanlığın kapağı ile pet şişeyi kapatmaya çalışandır
Parçapinçik olmuş pazar gazetesini birleştirip okumaya çalışandır
Gecenin bir yarısı gözü kapalı süt ısıtıp, gözü kapalı geri dönendir.
Saatlerce leblebi parmaklı ayakları öpmekten sonsuz keyif alandır
Temcid pilavı tadındaki baby tv yi seyredendir.
Üzüm çekirdeklerini tek tek çıkarıp, mısırı tanelere ayırandır
bebek havuzunda yüzendir
Başka bir anneyi nerede görürse görsün “seni çok iyi anlıyorum tatlım” bakışı atandır
Aşı takvimini ezbere bilendir
Kazara kendi için alışverişe gidip nasıl olduysa bebek kıyafetleri dolu poşetlerle geri dönendir
Ne kadar sert olursa olsun hayır demeyi beceremeyendir
İŞe yetişmek için düğmelerini bahçede ilikleyendir
Uyduruk ninni besteleyendir
Çantasında sürekli oyuncak, ıslank mendil ve kraker taşıyandır
Son teknoloji telefonu denize atıldığında,diken diken olmuş her bir saçına rağmen “annecim telefonlar yüzemez”diyebilendir
Eskisinden bin kaç daha güçlü olandır
Bebeğiyle birlikte, gururla, küçük dağları ben yarattım edasıyla yürüyebilendir.
Hayatının sonuna kadar ve sonunun da ötesinde birileri için endişelenendir
9 ay karnında değil, ömrünün sonuna kadar yüreğinde taşıyandır

18 Ekim 2010 Pazartesi

Çocuk Korkuları

Azra'nın bu aralar tuhaf korkulrı başladı.Ama süreklilik göstermiyor bigün korktuğından yarın korkmuyor. Mesela kapı çarpıyor kokktuum diye kaçıyor 5 dakka sonra gidip kapıyı çarpıyor.Bununla nette biraz araştırma yaptım ve bu yazıyı buldum.Gerçi bizim durum bu kadar ciddi boyutta değil ama önceden önlem almak gerek sanırım.
Birçok anne baba ve eğitimci, çocukların korkuları olduğunu bildikleri halde, çocukların bu korkuları hakkında yeteri kadar bilgi sahibi değildirler. 
Korku çocukların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri doğal bir tepkidir. Korku bir nesneye, kişiye ya da bir olaya bağlıdır. Korkunun en önemli özelliği, korku veren uyaranın ani ve beklenmeyen bir durumda ortaya çıkmasıdır. Korkunun oluşumu, kişinin içinde bulunduğu çevrenin koşullarına, uyaranın şiddetine, geçmişteki yaşantılarına, o andaki fizyolojik ve psikolojik durumuna bağlıdır.

NEDENLER

Çocuk için yeni olan ve bilinmeyen her şey korku verir. 2-3 yaş çocukları yüksek seslerden, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesten, gök gürültüsünden korkarlar. 3-4 yaşlarında bu korkulara annenin desteğini kaybetme, yalnızlık, yangın, kaza vb. olaylardan korkma eklenir. Bu yaş çocuğu için somut olayların yanı sıra hayal edilen şeyler de korku kaynağı olmaya başlar. Bunun nedeni çocuğun gelişmekte olan hayal gücüdür. Bu nedenle zeki ve üstün yetenekli olan çocukların korkuları daha çok ve çeşitlidir. 4 yaş civarında çocuğun korkularında yavaş yavaş azalma görülür.
5-6 yaşlarındaki bir çocuk masalların etkisi ile imgeleme dayanan nesnelerden korkar. Bu yaş çocuğunun çevre ile etkileşimi ve deneyimi artmıştır. Böylece tehlikeli olayları, durumları ve toplumun değer yargılarını öğrenmiştir. Hangi davranışlarının başkaları tarafından kabul edilmeyeceğini ya da onaylanmayacağını tahmin edebilir. Bu nedenle çocuk zaman zaman davranışlarının başkaları tarafından beğenilmeyeceği korkusunu taşır. 6 yaşta korkularda tekrar artma görülür.
Çocuk korkusunu ağlayarak, annesine sarılarak, bir yetişkinle birlikte bulunmak isteyerek, eşyaların arkasına saklanarak ya da sözel olarak açıkça belirtebilir. Çoğu kez iştahsızlık, uykusuzluk, gruba katılmak istememe, inatçılık, içe kapanma vb. davranışların altında yatan temel neden korkudur. Korku anında yüz sararır, nabız ve kalp atışları hızlanır, mide kasılır, kusma olabilir. Bazı çocuklar ise konuşurken kekelemeye başlarlar.
Çocuk korkuyu anne-babasını örnek alarak öğrenebilir. Annesinin köpekten korktuğunu gören çocuk, annesi gibi köpekten korkmaya başlar. Ayrıca çocuğa anlatılan korkulu masallar, eğitimde korkunun etkin bir araç olarak kullanılması, çocuğun aşırı derecede korunması, çocuğun geçirmiş olduğu kaza, deprem, sel, kavga, yaralanma, ölüm vb. yaşantılar da çocukta korku başlatabilir ya da mevcut korkuların uzamasına neden olur.

ÖNERİLER
Çocukta korkunun uzamasını ve olumsuz etkilerini önlemek için korkunun nedenleri araştırılmalı ve bu nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
Anne-babalar çocukların korkularını yok saymamalı, asla küçümsememeli ve alay etmemelidirler.
Korkuları olan çocuğa sabırlı davranmalı, korkularını yenmesi için zaman tanınmalıdır.
Aşırı koruyucu bir tutum ile çocuğu her şeyden korkar hale getirmemelidir.
Çocuğa "Aman düşersin!", "Sen tek başına karşıya geçemezsin" vb. sözlerle çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusu aşılanmamalıdır.
Fiziksel temasın çocuğun korkusunu kontrol altına almasında yardımcı olacağı unutulmamalıdır.
Çocuğun arkadaş grubuna girmesine ve öz güven duygusunu geliştirmesine yardımcı olunmalıdır.
Çocuk korkuları konusunda, konuşmaya hazır olduğu zaman onunla açıkça konuşulmalıdır
Çocuk korktuğu şeye yavaş yavaş alıştırılmalıdır. Örneğin denizden korkan bir çocuğun önce uzaktan denizi ve deniz kenarında oynayan çocukları izlemesine imkân verilmelidir. Daha sonra çocuğun önce deniz kenarında oynaması, sonra ayaklarını ıslatması ve yavaş yavaş denize girmesi sağlanmalıdır.
Çocuklara korkulu masallar anlatılmamalı, korkulu filmler izletilmemelidir.
Korkuyu hafifletmek amacıyla "Erkek adam hiç korkar mı?", "Sen artık kocaman oldun" gibi sözlerden kaçınılmalıdır.
KORKU ASLA BİR DİSİPLİN ARACI OLARAK KULLANILMAMALIDIR!

Korku çocuğu uyarır ve tehlikelerden uzaklaşmasını sağlar. Böylece çocuk birçok tehlikeden kendisini korur. Ancak korkunun çok olması ve yoğun yaşanması çocuğu rahatsız eder. Anne-babanın alacağı eğitsel önlemlerle çocukluk korkularının azalması beklenir. Ancak anne-baba ve öğretmenin hatalı yaklaşım ve davranışları çocukluk korkularının ergenlik hatta yetişkinlik dönemine kadar uzamasına neden olabilir. Korku çocuğun yaşamını engelleyecek düzeyde ise davranış bozukluğu olarak değerlendirilir. Bu durum uzman tedavisi gerektirir.
Çocuk Korkularını Önemseyin!
Korku, küçük yaşlarda yenilmediği zaman çocukta, zeka geriliği, aşırı sinir, hiperaktiflik veya içine kapanıklık (otistik), uyumsuzluk ve hassasiyet gibi tehlikeli rahatsızlıklar başlayabiliyor.

Korkuyu besleyici davranışlardan kaçının
Uzmanlar, aileleri, korkularından dolayı çocuklarını ayıplamaktan kaçınılması ve korkunun üzerine ‘çivi çiviyi söker' yaklaşımıyla gidilmemesi konusunda uyarıyor. Çocuklarda korkunun, bebeklik döneminden başlayıp 4 yaşında doruğa ulaştığını belirtilerek ‘erkek çocuk korkar mı, koskoca adam olacaksın' gibi sözlerin korkuyu beslediğine dikkat çekildi.

Bebeklik dönemine dikkat
Uzmanlar, çocuğun bebeklik döneminde her şeyin ürküntü verici olduğunu dile getirerek, alışılmamış bir nesne, yabancı bir yüz, yanına getirilen bir bebek, acıkma, susama veya altının ıslanması gibi nedenlerin çocukta korku duygusunu geliştirdiğini kaydetti.

Korkularla alay etmeyin
Uzmanlar, şu önerilerde bulunuyor; 'Aileler ve eğitimciler, çocuğun korku tepkileri karşısında sert tepki göstermekten uzak durmaları gerekir. Genellikle korku duygusu ortaya çıktığında ailelerin ‘erkek çocuk korkar mı, koskoca adam olacaksın' gibi sözleri, korkuyu azaltmaz, aksine besler. Korkularından dolayı çocuğu ayıplamaktan, utandırmaktan kaçınılmalı, korkularla alay edilmemelidir. Korkunun üzerine gitmekten mutlaka kaçınılmalıdır. Ev içinde korkutucu bir nitelik, araç veya gereç olup olmadığı iyice araştırılmalı, çocuk eğer oyundan ve arkadaştan yoksun ise bunlara olanak yaratılmalıdır. Aşırı kollayıcı tutkuları gevşetmek, çocuğun kendi işini kendisinin görmesine katkı sağlanmalı. ‘Çivi çiviyi söker' mantığıyla harekete geçip korkuları bastırmaya, bir korkuyu başka bir korkuyla yenmeye çalışılmamalıdır. Karanlıktan korkan bir çocuğu, karanlık odaya sokmaya kalkılmamalı, karanlık odaya birlikte girilmelidir. Köpekten korkan bir çocuğa, çoban köpeği okşatmak korkuyu artırır, ama işe yavru bir köpekle başlarsanız, çocuktaki korku duygusunu en başından yenmiş olursunuz


14 Ekim 2010 Perşembe

Azra'nın Uyku(suzluk) Sorunu

Acil yardıma ihtiyacımız var.Bizim kız uykudan vazgeçecek sanırım. Zaten erken yatmayan hanım bu aralar iyice bozdu düzenini dün gece 2ye geliyordu uyuduğunda. Sabahta 10da zorla uyandırdım. Gündüz uykumuzda geç kalkıbca geç oluyor akşama gene uykumuz geç geliyor. Yatırmaya çalışıncada ağlıyor, sızlıyoor, susuyor....Halasını Ece yi İklim'i soruyor. Bu muhabbetler uzuyorda uzuyor.
Sonra çoğu zaman böyle sızıyor. Pekde güzel görünüyor uyuyunca pek keyifli:))Bu resimde sızdı çünkü annesi ona Talihsiz Serüvenler Dizisini okuyordu. Çok beğenmediği için (Aslında benim çok hoşuma gitttiği için okumuştum:))) uyumak daha cazip geldi benimkine. Şimdi acilen bi aksiyon almam lazım bu konuyla ilgili. Uykusunu düzene sokmalıyım biran önce.Neyseki izne çıkıyorumda bu zaman zarfında uykumuzla ilgili sorunlarımızı çözeriz.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Azra tiyatroya giderse ne olur:Kovuluuuuur

17 Eylül nereee 11 Ekim nere. Çok ara vermişim yazmaya.Ama elimde olmayan sebeplerden dolayı oldu bu ara.Neyse asıl konumuza gelmeden özet geçmeli aradaki zamanı: Azra hanım sonunda tanıştı Nurturia daki arkadaşlarıyla, çokta sevdi hepsini. İklim, Ece ,Tuna ve Emir hepsi AZra gibi tatlı ama afacan bebeler. VE sıra geldi bizim 2. sanırım grubun 4. buluşmasına. SAğolsun Belkıs aradı tityatroya gitmeyi düşünüyoruz gelin dedi. E kalktı gittik tam kadro orda. Herşey süper oturduk koltuklarımıza başladı oyun bi ses duydum o anda bağırıyodu bittiiii bittiiii ana bi baktım benim kucakta ki veletten geliyo bu ses:))) Hemen kovulduk tabi.Buda kapıda arkadaşlarımızı beklerkenki mutlu halimiz.
Sonra kalktık hep beraber Çiçek ızgaraya gittik.Sağolsun benim yeme özürlü kızım az bişeler attı ağzına.Oyundu yemekti derken zaman çabuk geçiyor. Ayrılma vakti geldi Kıpır kıpır Emir'den karakız bitter çikolata İklim'den ve sakin Tuna'dan ayrıldık bugünde.Ece kızın anne babası bırakacaktı bizi garaja ama son anda bi fikir değişikliği ile tuttuk onlarla beraber Zafer Plaza yollarını. İyi geldi ama bi kahve molası vermek hepimize iyi geldi Reklamlaaaaaaar kahvemizi Starbucks'ta içtik:)))) Sonra gene bi oyun faslı . Sonrasında sağolsun Belkıs ve eşi bıraktı bizi evimize. Sonuçta tiyatrodan kovulduk ama dolu dolu güzel birgün geçirdik.Birde Emir'i hiç yakalayamadığım için fotosu yok maalesef. Bi dahakine yakalarım inşallah.

17 Eylül 2010 Cuma

Gecelerin susuz kızı Azra :)))

Son birkaç haftadır yatma saatimiz aynı şekilde devam ediyor.Yatağa gidiyoruz Azra maksimum 5 dakika sonra babaından su istiyor.Su geliyor içiyoruz.Hemen tetüü diye teşekkür ediyoruz. Birkaç dakika sonra ne hikmetse yine susuyor yine baba babaaaaa suu diye bağırıyor.Su geliyor tetüüü diye teşekkür ediyoruz.Ve bi süre sonra yine babaaa suuuu e ama artık ben kızıyorum başlıyor sahte gülmelere canım canım diyip sarılıp öpmelere. Ne yapsam bilemedim çokta hoşuma gidiyor hemen öpüp koklaması.Ama teşekkür etmeyide ihmal etmiyor her seferinde:)))

10 Eylül 2010 Cuma

En Güzel Bayram

Her ne kadar bugün çalışsamda, her ne kadar Azra'nın yanında olamasamda, her ne kadar bu duruma çok sinir olsamda en güzel bayram bu bayram.Artık Azra herşeyin farkında . Arefe gecesini anneannede geçirdi küçük hanım.Sabah kalktım bende gittim.Kahvaltı falan derken zaman çabuk geçti. Hemen dayımızın aldığı bayramlıklarımızı giydik ve düştük büyükanneannenin yoluna. Tabi kalabalık ev.Ve bomba patladı Azra dayımın yanına gidip eline uzandı ve ^ el el paa paa ^ demez mi. Ama benim kızda suç yok bütün suç bunu ona öğreten Duygu cadısında.Neyse ben kırmızı Azra paralı Duygu öğrettiklerinin meyvesiini almış ki mutlu atlattık bu olayı tekrarı yaşanmadan. Veee geldi benim iş saati:(((( Bıraktım bizimkini orada gittim işe.Akşam gelince öğrendim nereleri nereleri gezmiş şekerler toplamış gelmiş.Başka para istememiş kimseden:)))

7 Eylül 2010 Salı

Seferiyiz Bu Aralar

Evde hummalı bir çalışma yürütülmekte babamız tarafından.Boya badana tadilat.İş çok yapacak adam yok babamızdan başka..Evde yatacak yer yok.Kaç gündür anneme taşınıyoruz.Azra da annemde memnun tabi bu durumdan :) Ama ne zormuş bu işler yaa.. Herşey üst üste . E bide çalışınca iş uzadıkça uzadı tabii..Biran önce bitsin artıııık.Gerçi işler azaldıkça sonuç çok memnun edici olacak belli ki.Hem Azra daha bitmemiş odasına bakınca bile puanını verdi .İlk tepki yeni yatağına bakarak: aman amaaaaan amaan.Bende birn önce demek istiyorum aman aman amaaaaan...

3 Eylül 2010 Cuma

Kız Erkeği Reddederse Ne Olur?

Kız erkeği reddederse ne olur?
A) Birşey olmaz herkes yoluna gider.
B)Erkek kızı bıçaklar ve elini kolunu sallaya sallaya gider.
CEvap B şıkkı.
Bundan çıkarılacak ders;
A) Kimseyi reddetme bıçaklanırsın
B)Sokağa çıkma
C) Bıçak taşı yaklaşanı bıçakla o sana dokunmadan
D)........
Cevap:???
Evet aynen böyle oldu.Kendini bilmezin teki genç kızı takip etmiş.En sonunda kızda onu tersleyince bıçakladı.İşin ilginci olay metro istasyonunda o kalabalığın ortasında oluyor ve kimse çocuğu tutmuyor.Elini kolunu sallaya sallaya gitti.Sonrası seyirlik zaten kızdan kandan seller oldu akıyor insanlar üşüşmüş başına izliyor.Gittim ambulansı polisi arayalım dedim insanlık namına. Güvenlik geldi nihayet.Aldım kızın telefonunu ailesine haber verdim.Sonrasında zaten kızdan ses çıkmamaya başladı şoka girdi herhalde. Nihayet ambulans geldi , zavallı kızı hemen götürdüler.Ve bindik trene hemen başladı insanlar dedikodu yapmaya.Kızın kıyafetinden makyajına kadar.En saçması ise iki genç arasında geçen diyalogdu.
KIZ: baksana kız ilk başta bağırıyordu sonra sustu.
OĞLAN: E suçlu demekki sesi çıkmıyo o yüzden.
Allahım kafayı yicem. Günaydın kız şoka girdi şoka.O kadar kanı sen kaybet bakalım  ne kadar çıkar sesin.Velhasıl hala şoklardayım. Korkuyorum nerden ne gelecek diye .Hep panik halinde geçiyorum insanların  yanından biri birşey yaparmı diye.E neden onlarda insan değil mi? İnsan insandan korkar mı hiç? Cevap:Korkar, hemde öyle bi korkarki....

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Çocukla Çocuk Olmak Ama En Güzeli Azra İle Çocuk Olmak

Benim bir kuzenim var : duygu. Azra nında Dudu su. Tam anaç bir kız . Bizimkide çook seviyor. Dün gitmiş çarşıdan bizim kızla kendisine bu taçlardan almış. E dururmuyuz hemen yaşlarımızı bi yana bıraktık gecenin kör vakti taktık taçlarımızı. Işıklıda bunlar bizim kız bayıldı tabi. Dedik fotosuz olmaz. Bunlarda gecemizden. Bu arada Azra mı çok eğlendi Duygu ve ben mi burası tartışılır.:)))

24 Ağustos 2010 Salı

adla kaaat

Azra çook önceden öğrendi aslında ad ve soyadını.
Adın ne?: Adla
Soyadın ne?: bebek
Kendisi uydurdu be bi sürede böyle gittti.Fakaaaat yakın zamanda öğrendi ki soyadı kat.Duygu ablasının da desteğiyle pekiştirdi bilgisini:)
Adın ne?: ADLA
Soyadın ne?: KAAAAT
Biraz uzatiyoruz ama buda süper dimi)

18 Ağustos 2010 Çarşamba

DOM DOMA

Buda oldu ve bizim kız artık dondurma delisi:) Normalde tatlıyı sevmeyen küçük hanim dondurmaya bayıldı gitti. Biri donduma desin yeter hemen bi yalakalık durumuna geçiyoruz, aşırı sevgi gösterilerinde bulunuyoruz.Dondurma bitince tabi işimizde bitiyo:))

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Tude tude tude

Çok iç açısı bi konu olmasada yazmak istiyorum. Bizim kız kendi kendine bei bırakıp tuvalete gitmek istiyormuş meğer. Dedim bende destek olayım. Gündüz bezlerimizi attık gitti. Lakin taaam ucuna geldiği zaman tude tude dediği ve biz tudeye yetişemediğimiz için evimizde küçük göletler oluşmasına engel olmamadık:) Veeee bugün Tudemize yetiştik evet evet ilk defa yetiştik.Çok mutluyuz çook. Zaten çıkınca kendini kutlayıp alkışladı:)))

10 Ağustos 2010 Salı

Geç bulduk kaybetmeyelim banyo sevdamızı

Aman ya ne güzel şeymiş böyle insanın çocuğunun ağlamadan banyo yapması. Azra kendini aştı günde 2 kere banyo yapmak istiyor artık :) Bugün beni aldı gene yanına tam bi saat ayaklarmız ellerimiz buruşana kadar kaldık gene. Çıkmıyordu zorla çıkardık artık. Bizimki 18 ay boyunca banyoları azap haline geitirip şimdi böyle banyodan çıkmazsa benimde dilimden düşmez tabii::::)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Bende bende bende...

Evet Azra'nın bu aralar favori kelimesi bende:) Ben ne yaparsam arkamdan geliyor ve hemen bende bende bende diye atlıyor. Tabi bu bendeyi Azra söyleyince çookda tatlı oluyor. Ve bugün banyomuzda müthiş geçti. Hiç ağlama sızlama yok hemen atladı küvete güzelce oynadı ördekleriyle.Tabi bi ara benden görüp bende bende diyerek lifini aldı güya sabunladı vee vücudunu yıkadı. Kızım büyüyor mu ne???

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Bir Bursa- Nurturia Buluşmasını Daha Kaçırdım:(

Evet çok istememe(mize) rağmen bu buluşmayıda kaçırdık. Buluşanlara ne mutlu.Çok isteyince olmuyor sanırım bi yrde takılıyoruz . Şans bu ya buluşma saati tam benim işbaşı saatime denk gelince kaldık tabi.Azra kız evde annesi işte takıldı bütün gün . Ama merakta etmiyor değilim hani . Nasıl geçti diye :)Sevgili Belkıs ve Özlem ne güzel bunu başardı hatta 2.ye geldi sıra iki haftada  Kim bilir bu hafta kimler katıldı aralarına.. umaım bi dahakini kaçırmayız. Aaa iyisi mi 3.yüde biz planlayayım:)

6 Ağustos 2010 Cuma

Sonunda ağlamadan bir banyo keyfi :))

Bizim banyolarımız hep hep ama hep ağlamaklı geçiyor.Azra feryat figan .Bütün denemeler başarısız oldu bu yolda.Fakat bugün ateştenmidir nedir babasının olmayacağını bidiği halde bi umut küveti doldurması karşılığını aldı. Azra az bir mırın kırınla hemen küvete atladı ve taaam bir saat çıkmadı .. çok mutluyuz çoook.

Aşılar hakkında çok güzel bir yazı

Evet 18. aydaki aşımızıda olduk ve çook ateşli geçirdik:( Nette  aşıyı araştırırıken bu yazıyı buldum çok net açıklayıcı. 
  Bebeğinizin doğumuyla birlikte aşılarla tanışacaksınız. Hangi ayda hangi aşının yapıldığını, hangi hastalıklara karşı koruduğunu öğreneceksiniz. Hatta yeni çıkan aşılar da gündeminize girecek.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Evrim Kıray bu konuda şunları şöylüyor: “Aşılar bebeklerin çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasını sağlar. Yenidoğan döneminde bebekler, annelerinin bazı hastalıklara karşı geliştirdiği bağışıklıklarının bir kısmını alırlar. Ancak zamanla bu bağışıklık kaybolur. Bu nedenle aşıların yapılması ihmal edilmemeli. Önemli bir hatırlatma: Aşılama bebeğinizi, aşılanan hastalıktan çok büyük bir oranda korusa da bu oran yüzde yüz değildir. Bu hastalıklara yakalanabilirler. Ama aşılı bebekler, aşılanmayana göre hastalığa yakalansa bile çok hafif atlatırlar.”
Hepatit A
Hepatit A, enfeksiyon bulaşmış kişilerin dışkı-sının teması yoluyla geçiyor. Ayrıca virüsün bulaştığı sular ve besin maddeleri de hastalığa neden oluyor. Karaciğer iltihabına yol açabiliyor. Bebek ve çocuklarda genellikle belirti vermeden geçse de bazı durumlarda sarılığa neden olabiliyor.
Aşı şekli: Bacağın üst-dış kısımdan enjekte ediliyor. Daha önce hepatit A geçirmemiş 2 yaş ve üzeri çocuklarda 6 ay arayla 2 doz şeklinde uygulanıyor.
Hepatit B
Bulaştığı bazı kişilerde kronikleşip karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanserine yol açma riski bulunuyor. En sık kan ve cinsel ilişki yoluyla bulaşıyor. Ayrıca steril olmayan cerrahi aletlerden de geçebiliyor. Doğum sırasında Hepatit B’li anneden bebeğe bulaşma ihtimali de yüksek.
Aşı şekli: Bacağın üst-dış kısmına enjekte ediliyor. İlki doğumda olmak üzere 1 ay arayla 2 doz ve ilk dozdan 6 ay sonra olmak üzere 3 defa uygulanıyor.
Verem (Tüberküloz)
Verem hastasının öksürme ve hapşırma yoluyla çevresine bıraktığı mikrobun, solunması yoluyla bulaşıyor. Hastalık, kalıcı solunum sistemi sorunları, zekâ geriliği ve sakatlıklara yol açabiliyor.
Aşı şekli: Sol kol deri içine enjekte ediliyor. Doğumdan sonra ilk 4 ay içerisinde tek doz şeklinde uygulanıyor.
Üçlü karma aşı (Difteri-boğmaca-tetanoz)
Difteri: Solunum yoluyla bulaşan mikrop solunumu engelliyor.
Boğmaca: Nefes almayı engelleyerek öksürük nöbetlerine yol açan hastalık genellikle 2 yaş altı bebeklerde görülüyor.
Tetanoz: Toprakta yaşayan bir bakteri türünün vücuttaki yaraya bulaşmasıyla ortaya çıkıyor. Mikrop; zehirli salgısıyla kaslarda kasılmalara neden oluyor.
Üçü de günümüzde çok az görülse de, yol açabilecekleri sorunların ciddiyeti nedeniyle aşıyla korunma yoluna gidiliyor.
Aşı şekli: Bebeğin 2. ayından itibaren 1-2 ay aralarla, 3 kez ve ardından 18. ayda bir hatırlatma dozu ile aşılanıyor. İlk 36 ay içinde bacak üst-dış kısmına, daha büyük çocuklarda kol üst kısma yapılıyor.
Kızamık-kızamıkçık-kabakulak
Kızamık: Ciltte kırmızı dökün-tülerle kendini belli eden bir hastalık. Bazı çocuklarda ölüme bile neden olabiliyor.
Kızamıkçık: Ciltte pembe dökün-tülerle kendini belli eden bir hastalık.
Kabakulak: Kulak altında bulunan tükürük bezlerinin iltihabı ile kendini belli eden bir hastalık. Beyin zarı ve dokusu iltihabı, pankreas veya testis iltihabı, kısırlık gibi bazı hastalıklara yol açabiliyor.
Aşı şekli: Bacağın üst-dış kısımdan enjekte ediliyor. 9. ayında kızamık aşısı olan bebeklere 15. ayda, 5-6 yaşlarında ve 12-13 yaşlarında Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak (KKK) aşısı yapılması gerekiyor. 9. ayında Kızamık aşısı yapılma-mış bebeklere ise 12. ayında, 5-6 yaşlarda ve 12-13 yaşlarında KKK aşısı uygulanıyor.
Çocuk Felci (Poliomyelit)
Hastalık, ülkemizde en son dokuz yıl önce görülse de, bulaştığında kalıcı felçlere yol açabilmesi ve tedavisinin olmaması nedeniyle aşılamaya devam ediliyor.
Aşı şekli: Aşının iki şekli var: Canlı olanı ağızdan damla şeklinde uygulanıyor. İnaktive (cansız) olanı ise enjeksiyon şeklinde yapılıyor. Doğum sonrası 2. ayından başlayarak 1-2 ay arayla toplam 3 doz ve 18. ayda da bir hatırlatma dozu olarak yapılıyor. İki aşının sadece bir çeşidinden yapılabiliyor. Ancak inaktive çocuk felci aşısı yapılanlara, ülkemizde, en az 1 doz canlı çocuk felci aşısının uygulanması öneriliyor.
Suçiçeği
Solunum ya da temasla bulaşan, içi sıvı dolu döküntülerle kendini gösteren bir hastalık. Hafif seyirli bir hastalık olarak bilinmesine karşın bazen zatürre ve beyin iltihabına (ensefalit) yol açabiliyor.
Aşı şekli: Bacağın üst-dış kısımdan enjeksiyon şeklinde uygulanıyor. 1 yaşından büyük ve daha önce suçiçeği geçirmemiş tüm çocuklara, tek doz olarak uygulanıyor.
HIB
HIB, özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda; menenjit, zatürre ve ortakulak iltihabı gibi bir çok hastalığa yol açabilen bir bakteri. HIB enfeksiyonu 6-11 ayları arasındaki çocuklar için daha tehlikeli. 0-5 yaş arası çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık karşılaşılan etkeni de HIB.
Aşı şekli: Bacağın üst-dış kısımdan enjekte edilebiliyor. 2 aylıkken başlanabiliyor ve 1-2 ay arayla 3 doz uygulanabiliyor. Bebek 18 aylık olduğunda bir kez hatırlatma yapılabiliyor. 12 aydan büyük bebeklerde tek doz uygulanabiliyor.
5’li karma aşı
(Difteri-boğmaca-tetanoz-çocuk felci-HIB)
3’lü Karma aşı ile birlikte çocuk felci ve HIB aşısını yapmak yerine 5’li karma aşı yapılabilir. Bu aşının içinde; boğmaca, difteri, tetanoz, çocuk felci ve HIB aşıları tek enjektör halinde uygulanıyor. Aşılar ayrı ayrı yapılsa da yan etkileri değişmiyor.
Aşı şekli: Bacak üst-dış kısımdan adale içi yolla ya da cilt altına uygulanıyor. Doğumu izleyen 2, 4, 6 ya da 2, 3, 4. aylarda 3 doz olarak aşılanıyor. 18. ayda ek bir hatırlatma dozu oluyor.
Pnömokok
Solunum ya da temas yoluyla bulaşabilen Pnömokoklar, geniş bir aile. Daha çok bakteriyel menenjit, orta kulak iltihabı, sinüzit gibi hastalıklara neden olur. Ülkemizde Pnömokokal Polisakkarid (PPV) ve Pnömokokal konjuge aşı (PVC) olmak üzere iki tip aşısı var.
Aşı şekli: PVC, doğum sonrası 6. hafta ile 9 yaş arasında kullanılabiliyor. Çocuklarda risk gurubu gözetilmeksizin yapılabiliyor. Daha önce pnömokoklara karşı aşılanmamış çocuklarda 6. haftadan başlayarak, 4 ve 6. ay ile 1 yaşında tekrarlanıyor.
PPV ise 2 yaşından sonra uygulanabiliyor. Daha çok pnömokokal bakterilerin yol açabileceği hastalıkların risk yaratacağı çocuklarda kullanılması öneriliyor. Riskin devam ettiği durumlarda 5 yılda bir tekrarlamak gerekiyor.
Rotavirus
Rotavirus, dünya genelinde, çocuklarda görülen akut ishallerin en önemli nedeni. En sık 6-24 ay arası bebeklerde görülüyor. Virüsün bulaştığı sudan, havadan ya da temas yoluyla geçebiliyor.
Aşı şekli: Ağızdan uygulanıyor. İlk dozunun ilk 3 ay içerisinde yapılması kaydıyla, en az bir ay ara ile 2-3 doz şeklinde uygulanıyor.
Hangi ayda, hangi aşı?
Doğumda : Hepatit B aşısı
1. ay : Hepatit B aşısı
2. ay : BCG (verem) aşısı (3. veya 4. ayda yapılabilir). Karma DBT (Difteri-Boğmaca- Tetanoz) + Çocuk Felci + HIB aşısı + Konjuge Pnömokok aşısı± Rotavirüs
4. ay : Karma + Çocuk Felci + Hib aşısı + Rotavirüs ± Konjuge Pnömokok aşısı
6. ay : Karma + Çocuk Felçi + Hib aşısı + Hepatit B aşısı ± Konjuge Pnömokok aşısı
12. ay : Kızamık + Kızamıkcık + Kabakulak aşısı
15. ay : Suçiçeği ± Pnömokok
18. ay : Karma + Çocuk Felci ± Hib aşısı
24 ay : Hepatit A aşısı
30. ay : Hepatit A aşısı
İlkokul 1. sınıf : Karma (DT: Difteri-Tetanoz) + Çocuk Felci + Kızamık - Kızamıkcık - Kabakulak aşısı ± Suçiçeği
İlkokul 8. sınf : Karma (DT: Difteri-Tetanoz) + Kızamık - Kızamıkcık - Kabakulak ± Suçiçeği
Hepatit B, Karma aşılar, Menenjit, Verem, Kızamık - Kızamıkcık - Kabakulak aşılarını, Sağlık ocakları, Verem Savaş Dispanserleri ve Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması ‘AÇS/AP) Merkezleri’nde ücretsiz yaptırabilirsiniz.

3 Ağustos 2010 Salı

'EVET' derseniz ikiziniz olacak... - Bekir Coşkun

“EVET” derseniz iki tane “12 Eylül”ünüz olacak...


İkiz “12 Eylül”ler...

Birbirinden farksız...

Koyun Mamak‘ın yerine Silivri’yi...

GATA gibi hastaneler, diyelim ki o günlerde yaşlı siyasetçilerin kapatıldığı Zincirbozan...

Fişlemelerin yerine telefon dinlemelerini koyun...

Kenan Evren’in yerine, tek karar verici, tek adam, tek ses, tek seçici Tayyip

Erdoğan‘ı oturtun...

eğil...



O tek kişinin akşam aklına geleni sabaha kanunlaştıran bir parlamento...

Adı ister “Kurucu Meclis” olsun, ister “Temsilciler meclisi”, ister “Türkiye Büyük Millet Meclisi”...

Oturtun; Sadi Irmak‘ın yerine Mehmet Ali Şahin’i...

eğil...



Korku aynı korku...

Sabah karanlıklarında evlere baskınlar bire bir...

Sorgusuz-sualsiz alıp götürülenler...

Mahkûm olmadan iki sene hapiste unutulanlar tıpatıp...

Kovulan-atılan-içeri tıkılan gazeteciler, profesörler, aydınlar...

Sinmiş sermaye, pısmış sendikalar...

Asılanların yerine; yüreği dayanamayıp erken çekip gidenleri, kendi şakağına kurşun sıkanları, ranzasının demirine kendini asanları düşünün...

eğil...



Ve yine sonunda bir anayasa referandumu...

Birinci 12 Eylül’ün asker darbecilere dokunulmazlık sağlayan geçici 15’inci maddesi kalkıyor... Bu kez yerine; sivil darbecilere dokunulmazlık sağlayacak aynı işlevde üç madde geliyor...

Tarih yine 12 Eylül...

“Evet” derseniz...

İki tane “12 Eylül”ünüz olacak...

Birinci; 12 Eylül...

İkinci; 12 Eylül...

Nasıl ki bugün inkâr edip de, birincisine “evet” demekten utandınız...

Aynısı olacak...

İkizine “Evet” derseniz...

Utanacaksınız...

2 Ağustos 2010 Pazartesi

İlk defa kızımla geceyi ayrı geçirdik


Çalışmanın zorluklarını bugünlerde daha fazla görmeye başladım. .Maalesef gece minik kuşumla ayrı geçirme zorunda kaldık.İlk defa bensiz yattı tabi bende onsuz kaldım:( Maalsef iş yerimdeki çalışma tahminden daha uzun sürdü ve taa sabah 5:30daa evde olabildim .Azra uyuyordu anneannesinin yanında.Zaman sorunum olduğu için hemen emzirdim ve evden çıktıım çünki 07 :00 de yeni mesaiye gitmem gerekiyordu.Minnoşum gece yetmezmiş gibi günüde bensiz geçirdi.Sanırım benim durumum part-time anneliğide geçti...

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Çalışan anne olmanın zorlukları: Çalışan anne = Part-time anne

Evet en zoru bu olmalı.Çocuğunun hayatını kaçırıyorsun desem yalan olmaz herhalde.Her an yanında olmak isterken saatin geldiğinde mecburen alıp çantanı gitmek.Arkandan bakan minik gözler bırakmak.İşte onu düşünmek; acaba ne yaptı , uyudu mu yedi mi????? Her ne kadar benim içim çoook rahat olsada bu konuda aklıma gelmiyorda değil.Ama akşam eve gelipte bugün Azra şunu yaptı bunu yaptı dediklerinde gelde sinir olma. Birgün geliyor bugün seninki yürüdü diyorlar ve sen ama yaaa ben neden göremedim diye kahroluyorsun. E çocuk senin ama düzenini bile bilmiyorsun.Yoksunki yanında koca gün nerden bileceksin.Part-time annelik yapıyoruz diğer bir deyişle. Ama benim için ve tanıdığım bi çok kişi için en kötüsü çocuğun gerçek annesine değilde bakana anne demesi :((((

azra 1. yaşgünü 07/01/2010


Evet ya doğdun büyüdünde yaşgününü kutlama zamanın geldi.E tabi, yaşınıda öğrendin . Azra kaç yaşında diye sorunca 1 dedin ya iş bitti. Çok güzel bi yaşgünü yaptık kuzum sana .Tabi senden çok bize oldu desem yalan olmaz değil mi:? Tabi en güzeli benim senin için hazırladığım paket oldu sanırım:) Hepimiz sana mektuplar yazdık tatlım: anneannnen , duygu, ayla teyzen hepimiz.Ve senin ilklerin olan bikaç parça koyduk bu kutuya. İnşallah 18.yaşgünü hediyen bu olacak.

Azra'da inciler: Deyya deyya oya oya gel gel tat tat em eme ( derya oraya gel ve yat emicem))

Ah benim küçük kuzum sen nasıl bırakacaksın emmeyi bilmem . 18 aylık koca kız oldun hala emiyorsun. Ama en güzel kalabalık odada emmek isteyince ve ben buna izin vermeyince buna çözüm araman oldu ve buldunda.Beni hemen yan odaya sürüklemeye başladın deyya deyya gel gel oya oya tat tat em em :) tabi mesaj alındı ve hemen yan odaya geçilip koltuğa uzanıldı sende koştun geldin :) nım nım nım yaparak...hadi bakalım em biraz daha ayrılma vaktin yaklaşıyor zaten:(

.....

Çocukluğunuzu hangi parkta, hangi evin bahçesinde, hangi sokağın asfaltında, egzoz gazlarının ve motor seslerinin boğuculuğunda geçirdiniz? Oynadığınız oyunlar nelerdi, o oyunların içinde hangi arkadaşlarınızla o anlara dair özel anılarınız oldu? Şimdi siz kendinizle başbaşa kaldığınızda ne kadarını hatırlayabiliyorsunuz o zamanların yüzünüzde bıraktığı tebessümü yada dizlerinizin kanamasıyla evin yolunu tuttuğunuzda gözlerinizden akan yaşlarla tiz ağlama sesinizi? Onu çok özlüyorum ve yaşadığımız onca zamanda sadece birlikte geçirdiğimiz anlardaki saf ve el değmemiş çocukluğumuzu hatırlıyorum.

Boyaları yıpranmış, sıvaları dökülmüş, kerpiçleri ve yığma tuğlaları ortaya çıkmış evlerin arasında kaldırımsız ve özensiz dökülmüş asfaltı olan sokağımızda her evin kapısının önündeki üç basamaklı merdiven eşiklerinde başlamıştı gözlerimizin birbirimizi görmesi için kalbimiz ve beynimiz arasındaki iletişimin damarlarımızı titreten bir heyecanla komutlarla bizi şartlaması. Karşımızdaki mavi cumbalı evde otururlardı. Saçları simsiyah, gözleri ela , elleri kınalı ve bir kız çocuğununki gibi bakımlıydı. Beni evimize sokağımıza uzak ve bizimkinden daha eski sokaklara götürürdü. O sokaklardaki evlerin pencerelerine tırmanır lavantalardan koparır ve kulaklarıma takardı. Çocukluğumun heyecanı, sokağımızın umursamaz çocuğu Yaman anılarımın içinde sadece romantikdi. Sonra kulaklarına lavanta taktıracak dünya güzeli çocuğumun babası olmuştu. Şimdi ise fotoğraflardaki cansızlığıyla hatırlayıp anılarımla can vermeye çalıştığım sevdiğim. Toprak olup gideceğini daha önceleri hiç düşünmemiştik.Sanki ölüm yoktu bizim hayatımızda. Hazırlıksız yakalanmıştık. Herşeyin yarım kaldığını düşünüyorum. Oysa ölümü hesaba katmadan yaşadığımızıda inkar ediyorum. Yokluğun beni yokluğunda acı çekerek sensizliği yaşamaya itiyor. Peki nasıl yaşamamızı düşlerdik seninle birimiz toprak olup gittiğinde?
Şimdi seninle birimizin yokluğuna dair düşünmediğimizin acısını seninle geçirdiğimiz ama bende kayıp olan çocukluğumuzdaki zamanlarımızı hatırlamakla dindirmeye çalışıyorum. Ve şimdi senin toprağını sulamaya geldiğimde sana günlerimi anlatıyorum. Acaba kızımız ne zaman sevdiğiyle seni ziyarete gelip kulağında lavantayla dönecek.
Şimdi bu sokak bu ev herşey dar geliyor bana ölüme yakın olduğumu hissediyorum ama sana hala uzağım...

facebook sen nelere kadirsin

ah canım arkadaşım yadigar seni yıllar sonra facebook ta buldumya bunada şükür. dün geceki bütün bu bunalım sonucu senin bugünkü sıcaklığın , samimiyetin bana kendimi okadar iyi hissettirdiki anlatamam. zaman çok çabuk geçiyor diye klişe kullanmak gerek şimdi değil mi? ama gerçekten öyle en son lisedeydik ikimizde, şimdiyse ben evlendim bir kızım var ve sende evlenme aşamasındasın. herşey gönlünce olsu canım.

30 Temmuz 2010 Cuma

arkadaşlık sandığımız şey

bugün hayatımdan bi yıldız kaydı daha doğrusu yıldızcık demeliyim. neden birine ihtiyaç duyarızki . neden birine güvenmek zorundayız. tek başına hayat olmaz mı? olmamalı mı? koyun sürüsü gibi hep beraber hareket etmek zorundayız. tamam ama neden. çok güvendikte ne oldu. en yakınım dostum sırdaşım dedikte ne oldu. bitti gitti . sebep ne peki kocaman bir hiç. e yaşıyormuyum şimdi : evet. niyeydi peki bu bağlılık ve bu bağ kopunca meydana gelen üzüntü.

18. aylık bir prensesin güncesi


şimdi sen uyuyorsunya uyu:) aman uyu yoksa bende uyuyamam. gerçi uyumakta dert değil. sen benimsinya canımın içisinya daha ne olsunki. bütün gün oştun yoruldun tabiii:))iyi geceler meleğim