31 Temmuz 2010 Cumartesi

.....

Çocukluğunuzu hangi parkta, hangi evin bahçesinde, hangi sokağın asfaltında, egzoz gazlarının ve motor seslerinin boğuculuğunda geçirdiniz? Oynadığınız oyunlar nelerdi, o oyunların içinde hangi arkadaşlarınızla o anlara dair özel anılarınız oldu? Şimdi siz kendinizle başbaşa kaldığınızda ne kadarını hatırlayabiliyorsunuz o zamanların yüzünüzde bıraktığı tebessümü yada dizlerinizin kanamasıyla evin yolunu tuttuğunuzda gözlerinizden akan yaşlarla tiz ağlama sesinizi? Onu çok özlüyorum ve yaşadığımız onca zamanda sadece birlikte geçirdiğimiz anlardaki saf ve el değmemiş çocukluğumuzu hatırlıyorum.

Boyaları yıpranmış, sıvaları dökülmüş, kerpiçleri ve yığma tuğlaları ortaya çıkmış evlerin arasında kaldırımsız ve özensiz dökülmüş asfaltı olan sokağımızda her evin kapısının önündeki üç basamaklı merdiven eşiklerinde başlamıştı gözlerimizin birbirimizi görmesi için kalbimiz ve beynimiz arasındaki iletişimin damarlarımızı titreten bir heyecanla komutlarla bizi şartlaması. Karşımızdaki mavi cumbalı evde otururlardı. Saçları simsiyah, gözleri ela , elleri kınalı ve bir kız çocuğununki gibi bakımlıydı. Beni evimize sokağımıza uzak ve bizimkinden daha eski sokaklara götürürdü. O sokaklardaki evlerin pencerelerine tırmanır lavantalardan koparır ve kulaklarıma takardı. Çocukluğumun heyecanı, sokağımızın umursamaz çocuğu Yaman anılarımın içinde sadece romantikdi. Sonra kulaklarına lavanta taktıracak dünya güzeli çocuğumun babası olmuştu. Şimdi ise fotoğraflardaki cansızlığıyla hatırlayıp anılarımla can vermeye çalıştığım sevdiğim. Toprak olup gideceğini daha önceleri hiç düşünmemiştik.Sanki ölüm yoktu bizim hayatımızda. Hazırlıksız yakalanmıştık. Herşeyin yarım kaldığını düşünüyorum. Oysa ölümü hesaba katmadan yaşadığımızıda inkar ediyorum. Yokluğun beni yokluğunda acı çekerek sensizliği yaşamaya itiyor. Peki nasıl yaşamamızı düşlerdik seninle birimiz toprak olup gittiğinde?
Şimdi seninle birimizin yokluğuna dair düşünmediğimizin acısını seninle geçirdiğimiz ama bende kayıp olan çocukluğumuzdaki zamanlarımızı hatırlamakla dindirmeye çalışıyorum. Ve şimdi senin toprağını sulamaya geldiğimde sana günlerimi anlatıyorum. Acaba kızımız ne zaman sevdiğiyle seni ziyarete gelip kulağında lavantayla dönecek.
Şimdi bu sokak bu ev herşey dar geliyor bana ölüme yakın olduğumu hissediyorum ama sana hala uzağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder